20 Kasım 2015 Cuma

Tatilya

Sene 1996. O günlerde sayıları parmaklarla ifade edilen, 8 kanallı Nordmende televizyonumuza rahat rahat sığan televizyon kanallarında renkli mi renkli bir reklam dönmeye başlamıştı. Alışveriş merkezi kavramının daha oluşmadığı beynimde devasa bir kapalı alan ve uçsuz bucaksız bir insan topluluğu. Bağıranlar, kahkaha atanlar, yemek yiyenler hepsi bir arada. Reklamdaki çocuklar binbir çeşit oyuncağın birinden inip diğerine biniyordu. Betimleyecek olsak eşi benzeri yok. Ha konsepti biliyoruz, İzmir Fuarındaki lunapark. Zaten o günlerde fuara gidiyoruz dendiğinde eşittir lunapark. Önce korku tüneli, sonra çarpışan arabalar. Fakat burası kapalı alandı. İçeride hamburger yerken yanaklarına kadar ketçaba bulanmış çocuklarla dolu kapalı bir fuar.

Yaklaşık bir dakika süren reklam, sonunda ağzındaki baklayı çıkardığında o an farklı farklı evlerde bulunan tüm sınıf arkadaşlarım ve benim aklımıza tek bir isim kazınmıştı, Tatilya...



Ekrana aval aval baktığımı gören bizimkiler 'aaa götürelimmi seni buraya' dediğinde duyduğum mutluluk tarif edilemezdi. Ertesi gün okulda çocuklar teneke kola kutusunu ezip yaptıkları topu (aslında buz hokeyi pakına daha çok benzer) hunharca tekmelerken ben ve reklamı izlemiş çocuklar bir kenarda toplanmıştık. Bir yandan ağzımıza gevrek tıkıştırıp diğer yandan Tatilya'yı öve öve bitiremiyorduk. Hepimiz gidip görmüş gibi heyecanlı heyecanlı makineleri anlatıp durduk birbirimize. Bir sonraki teneffüs yine, sonrakinde bir daha. Sanki babamızın Tatilyası. 


Bu arada tabiki de efsanelerde yayıldı. Oğlum Tatilya'ya davetiyeyle giriliyormuş, içeride oyuncaklar bedavaymış. Neye istersen biniyormuşsun. Bunlar gerçeği biraz değişik de olsa yansıtıyordu. Tatilya günlük sınırsız giriş gibi bir kampanyaya sahipti. Bu kampanya dahilindeki bileti alınca tüm gün istenilen oyuncağa dilediğin kadar binebiliyordun. Ayrıca bu biletin sezonluk olanları da bulunuyordu ama kim bilir ne kadar. Zaten bir insan her hafta Tatilya'ya gidecek kadar zengin olamazdı ki. Tatilya'nın makineler için jetonu da vardı ama zaten sınırsız imkan olan bir yerde jeton neden olsun ki. Belkide arcade makine falan varsa başını çok meşgul etmemek için onlar jetonluydu yada illa sınırsız kart almak gerekmiyordu, bilemiyorum. Tek bildiğim ne pahasına olursa olsun gidilip görülmeliydi.

Günler birer ikişer geçsede benim aileme Tatilya baskım hiç bitmedi ama yerimiz yurdumuz İzmir, Tatilya İstanbulda. Kırk yılın başı peder bey toptancılara uğramak için İstanbula gidecek, yanında torba gibi beni de taşıyacak, o günü birlik seyahatte de tüm işi gücü bırakıp beni Tatilya'ya götürecek. Ohooo ölme eşşeğim ölme. Ama bana ne, söz vermeselerdi. Götürelim seni demeselerdi.

Fakat yine de haklarını yemeyim, bizimkiler hiç birşeyden geri bırakmadı beni. Buna rağmen çocukluk öfkesiyle her yaptığım hatada 'zaten verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz' diye üste çıkma çabalarım, hayatta bana bir fiske bile vurmayan adamı 'hala babam beni dövüyor' diye şikayet etmem ve halamın peder beye çektiği kalay...

Sonuç; Tatilya'ya hiç bir zaman gidemedik. Zamanla büyüdükçe  bu sevda  da küllendi zaten. Yaklaşık 10 senelik bir faaliyetten sonra ise kapandı Tatilya. Arabın birine 1 milyon dolara mı ne satılmış, yerine alışveriş merkezi yapılacakmış. Büyükler için oyuncak lazımmış da ondan. Halbuki  gitmesek de, görmesek de , uzakta da olsa o köy bizim köyümüzdü. Yaşım geldi geçti otuzu, arada bir bit pazarına gittiğimde tezgah sahiplerinden bazılarının küçük çocuklarını görürüm. Yere serilmiş müşteri bekleyen üç beş kırık dökük oyuncak ile oynarlar. Bazen içlerinde hoşuma giden figürler denk gelir. Vereceğim fiyat 50 kuruş, hadi taş çatlasın 1 lira. Babasının o çocuğun mutluluğunu 1 liraya satmasına hiç bir zaman sebep olmadım, varsın oynasın çocukcağız derim hep. Şimdi sana soruyorum arap amca, değdimi 1 milyon dolar verip bizim oyuncakları almana?



Geçen yılların ardından bu ay içerisinde koleksiyon objeleri satan bir siteyi geziyordum. Jeton kategorisi içerisinde bizim Tatilya'nın jetonu duruyordu. Kıydım 2 liraya aldım jetonu. İşte Tatilya'ya ait elime gelmiş geçmiş tek obje bu. Eğer bir jeton aklımda bu kadar anıyı tekrar uzun metraj bir film gibi oynatıyorsa kim bilir bir de gitseydim neler olurdu?

İşte o Jeton



Paylaş:

0 yorum:

Yorum Gönder

Popüler

Son