Biz doğma büyüme izmirli olduğumuz için çok alışılmadık bir yer olarak gelmiyordu fuar alanı. Fakat Türkiye'de büyük olaymış İzmir Fuarı zamanında. İnsanlar civar şehirlerden arabalara atlayıp, otobüs kaldırıp her ağustos ayının sonunda Türkiye'nin bu en büyük şenliğine gelirlermiş. Tam adı İzmir Enternasyonel Fuarı. Memlekette ne kadar şarkıcı, türkücü, komedyen, şovmen varsa hepsinin ikhameti bir süreliğine İzmir olurmuş. Bunun yanıda ülke genelinde ne kadar iş kolu varsa İzmir Fuarında üç metrekare yer kapabilmek için birbirlerini yerlermiş. Zaten asıl amaç ticari bir fuar olması bu organizasyonun. Ben en çok kamyonların olduğu alanları severdim bunlar içinde. Pırıl pırıl parlayan o koca devin kafayı öne yatırmış hali ve üzerinde toz bile bulunmayan kocaman lastikler çok ilginç gelirdi bana.
Her adım başı bir baloncu, pamuk şekerci, ışıklı şapkalar satan bir oyuncakçı yani bir çocuğun aklını çelebilecek her türlü işportacı çıkardı karşınıza. Kalabalık yüzünden santim santim ilerlerken çocuğunuzu bu işportacılardan sakınmanın mümkünatı yoktu. Mecbur en hesaplısından bir balon alınır, çocuğun aval bir anında gökyüzüne kaçmaması için bileğe bağlanırdı. İnsanları çekebilmek için türlü etkinlikler olurdu. Bira bahçelerinde oturup midye dolma eşliğinde kafayı çekmek racon gibi birşeydi. Maddi durumu el verenler Kübanaya gidip Ferdi Özbeğen dinlerlerdi yada Göl gazinosunda Emel Sayın... Bu Göl gazinosu cidden yapay bir gölün içerisinde konumlandırılmıştı, hala da öyledir. Gölün içerisindeki kuğu şeklinde deniz bisikletleri sefa yapmak için kullanılırdı. Sağ tarafa doğru o zamanlar Türk Hava Kurumuna ait olan paraşüt kulesi bulunmakaydı. Cesur olan yetişkinler çıkıp buradan paraşütle atlıyorlardı.
Fuar'ın Açıkhava Tiyatrosu'da Türkiyenin en meşhur oyuncularına ev sahipliği yapardı. Sonraları alternatif olarak bir de Nejat Uygur tiyatrosu açıldı. Rahmetli her sene gelip bir oyun sergiledi sağlığı el verdiği müddetçe. Tabi çocuklar için de ilgi çekiciydi fuar. İçerisindeki hayvanat bahçesinde şanslı olan çocuklar fil Bahadırı'ın su püskürtmelerini görebilirdi. O zaman için baya bir hayvan vardı. Arkalara doğru yanındaki yaban domuzunun kokusu yüzünden sersemlemiş Alman Kurdu kaderine boyun eğmiş sessiz sedasız yatıyordu ne zaman gitsem. Ben sadece bu hayvanat bahçesinin kapanmasına ve şehir dışında çok güzel bir doğal yaşam parkı açılmasına sevindim. Hayvanlar hapis hayatından kurulup daha rahat yaşama fırsatı buldular bu sayede. Hayvanat bahçesi ne kadar ilgi çekici de olsa o ışıklı dünyaya uğramadan bitmezdi fuar hiçbir çocuk için. Pavyonlar arasında dolanırken kafa hep havada, o görülmeye çalışılan dönme dolabın konuşlandığı Lunapark...
Lunapark zaten çoğumuz için fuar demekti. Her yanı açık olmasına rağmen demir, portatif çitlerle çevrelenmiş ve sadece iki girişi vardı. Ben hep rengarenk ampullerle LUNAPARK yazan büyük girişten geçmeyi severdim. Girişte hemen solda en gözde oyuncak olan Radar olurdu. Turu kısa da olsa finale yakın olan 360 derece dönüşün altındaki kalabalık geçen treni izlerdi. Sonradan öğrendik ki ismi Roller Coaster'mış radarın. Radar bir iki tur izlenip lunaparka adaptasyon sağlandıktan sonra çarpışan arabalar ilk adres olurdu. Makul bir halı saha büyüklüğündeki metal alanın üzerindeki arabalar hasım gözetmeksizin birbirlerine girerken bir okadar kalabalık da alanın dört yanında pusuya yatardı. Okul zilini andıran bir uyarı sesiyle birlikte kenardaki kalabalık arabalar hücum eder, yaklaşık 30 saniyedir gözlerine kestirdikleri arabalara binebilmek için yarışırlardı. Şayet araba yakalandıysa hemen içine kurulunur yaklaşık bir çay bardağı ağzı büyüklüğünde olan kalın ve plastik jeton arabanın içine atılırdı. İkinci bir zil sesinin ardından araba kapamayan kısmetsizler bu kez de ezilmemek için kaçışırlardı.
Lunaparkın en gaddar oyuncağı o yıllar gondol yada korsan adıyla anılan gemiydi. Daha sonraları Uçan halı, Kamikaze ve Ufo gelince kuzuya döndü bizim emektar gondol. Pek fazla ürkütemedi artık insanları. İçlerinden Uçan halı çok tırsılan bir makine olmasa da sıkılmadan çaldıkları mezdeke albümleri komiğime giderdi hep. Bunlardan sadece orta okulda Kamikaze'ye bindim, içim dışıma çıkmıştı.
Sırtını ağaçlığa vermiş olan korku tüneli sanki ranzasında oturan bir koğuş ağası gibi baş köşede dururdu. Bundan önceki korku tüneline bindiğimi hatırlıyorum ama daha fazla detay bırakmadı bende. Ama o kaldırılıp bu tünel yapılınca kalenin üzerinde tur atan cadısıyla, sol tarafta kafesleri parçalayan King Kong'uyla beni mest ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Hiç birşeye binilmese bile o korku tüneline mutlaka binilirdi. gişesi önünde oluşan Lunapark'ın en uzun kuyruğundaki nöbet ise peder beyin göreviydi hep.
Kardeşimle aramızda 5 yaş olduğu için atlı karınca, salıncak yada radarın ufağı Elma Kurdu'da ziyaret edilirdi mutlaka. Kardeşim tek başına binmez yanında hep beni de isterdi bende memnuniyetle eşlik ederdim kendisine.
Yıllar ilerledikçe fuar cazibesini yitirdi, yerel idareler bu cevheri ellerinde söndürüp tükettiler. Önce sanatçılar bir bir gelmemeye başladı sonra gazino ve birahaneler çekiciliğini yitirdi. Zamanla sektörler yıl içerisinde kendi fuarlarını düzenlemeye başladılar ve İzmir Enternasyonel Fuarı bitti gitti. Son bir kaç senedir canlandırmaya çalışıyorlarsa da belediye de umudu kesmiş olacak ki Gaziemir tarafına yeni bir fuar alanı inşaa etti. Bu erozyondan tabiki bizim lunapark da nasiplendi. Eskiden adım atılamayan Lunaparkda yine çocuklar gülüp oynuyor ama, ama işte... Bu yazıyı yazarken fotoğraf bulablirmiyim diye google'a yazdım. Hala eski sahipleri tarafından işletiliyormuş bizim Lunapark, benim fotoğraf koymama gerek kalmadı. Hepsi burada var: http://www.coskunlunapark.com/galeri.php
Bizim Lunaparkın adı Coşkun Lunapark'mış. Hadi Coşkun Lunapark kurunun yanında yandı, fuarla birlikte eridi, diğer lunaparklara noldu?
Her adım başı bir baloncu, pamuk şekerci, ışıklı şapkalar satan bir oyuncakçı yani bir çocuğun aklını çelebilecek her türlü işportacı çıkardı karşınıza. Kalabalık yüzünden santim santim ilerlerken çocuğunuzu bu işportacılardan sakınmanın mümkünatı yoktu. Mecbur en hesaplısından bir balon alınır, çocuğun aval bir anında gökyüzüne kaçmaması için bileğe bağlanırdı. İnsanları çekebilmek için türlü etkinlikler olurdu. Bira bahçelerinde oturup midye dolma eşliğinde kafayı çekmek racon gibi birşeydi. Maddi durumu el verenler Kübanaya gidip Ferdi Özbeğen dinlerlerdi yada Göl gazinosunda Emel Sayın... Bu Göl gazinosu cidden yapay bir gölün içerisinde konumlandırılmıştı, hala da öyledir. Gölün içerisindeki kuğu şeklinde deniz bisikletleri sefa yapmak için kullanılırdı. Sağ tarafa doğru o zamanlar Türk Hava Kurumuna ait olan paraşüt kulesi bulunmakaydı. Cesur olan yetişkinler çıkıp buradan paraşütle atlıyorlardı.
Fuar'ın Açıkhava Tiyatrosu'da Türkiyenin en meşhur oyuncularına ev sahipliği yapardı. Sonraları alternatif olarak bir de Nejat Uygur tiyatrosu açıldı. Rahmetli her sene gelip bir oyun sergiledi sağlığı el verdiği müddetçe. Tabi çocuklar için de ilgi çekiciydi fuar. İçerisindeki hayvanat bahçesinde şanslı olan çocuklar fil Bahadırı'ın su püskürtmelerini görebilirdi. O zaman için baya bir hayvan vardı. Arkalara doğru yanındaki yaban domuzunun kokusu yüzünden sersemlemiş Alman Kurdu kaderine boyun eğmiş sessiz sedasız yatıyordu ne zaman gitsem. Ben sadece bu hayvanat bahçesinin kapanmasına ve şehir dışında çok güzel bir doğal yaşam parkı açılmasına sevindim. Hayvanlar hapis hayatından kurulup daha rahat yaşama fırsatı buldular bu sayede. Hayvanat bahçesi ne kadar ilgi çekici de olsa o ışıklı dünyaya uğramadan bitmezdi fuar hiçbir çocuk için. Pavyonlar arasında dolanırken kafa hep havada, o görülmeye çalışılan dönme dolabın konuşlandığı Lunapark...
Lunapark zaten çoğumuz için fuar demekti. Her yanı açık olmasına rağmen demir, portatif çitlerle çevrelenmiş ve sadece iki girişi vardı. Ben hep rengarenk ampullerle LUNAPARK yazan büyük girişten geçmeyi severdim. Girişte hemen solda en gözde oyuncak olan Radar olurdu. Turu kısa da olsa finale yakın olan 360 derece dönüşün altındaki kalabalık geçen treni izlerdi. Sonradan öğrendik ki ismi Roller Coaster'mış radarın. Radar bir iki tur izlenip lunaparka adaptasyon sağlandıktan sonra çarpışan arabalar ilk adres olurdu. Makul bir halı saha büyüklüğündeki metal alanın üzerindeki arabalar hasım gözetmeksizin birbirlerine girerken bir okadar kalabalık da alanın dört yanında pusuya yatardı. Okul zilini andıran bir uyarı sesiyle birlikte kenardaki kalabalık arabalar hücum eder, yaklaşık 30 saniyedir gözlerine kestirdikleri arabalara binebilmek için yarışırlardı. Şayet araba yakalandıysa hemen içine kurulunur yaklaşık bir çay bardağı ağzı büyüklüğünde olan kalın ve plastik jeton arabanın içine atılırdı. İkinci bir zil sesinin ardından araba kapamayan kısmetsizler bu kez de ezilmemek için kaçışırlardı.
Lunaparkın en gaddar oyuncağı o yıllar gondol yada korsan adıyla anılan gemiydi. Daha sonraları Uçan halı, Kamikaze ve Ufo gelince kuzuya döndü bizim emektar gondol. Pek fazla ürkütemedi artık insanları. İçlerinden Uçan halı çok tırsılan bir makine olmasa da sıkılmadan çaldıkları mezdeke albümleri komiğime giderdi hep. Bunlardan sadece orta okulda Kamikaze'ye bindim, içim dışıma çıkmıştı.
Sırtını ağaçlığa vermiş olan korku tüneli sanki ranzasında oturan bir koğuş ağası gibi baş köşede dururdu. Bundan önceki korku tüneline bindiğimi hatırlıyorum ama daha fazla detay bırakmadı bende. Ama o kaldırılıp bu tünel yapılınca kalenin üzerinde tur atan cadısıyla, sol tarafta kafesleri parçalayan King Kong'uyla beni mest ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Hiç birşeye binilmese bile o korku tüneline mutlaka binilirdi. gişesi önünde oluşan Lunapark'ın en uzun kuyruğundaki nöbet ise peder beyin göreviydi hep.
Kardeşimle aramızda 5 yaş olduğu için atlı karınca, salıncak yada radarın ufağı Elma Kurdu'da ziyaret edilirdi mutlaka. Kardeşim tek başına binmez yanında hep beni de isterdi bende memnuniyetle eşlik ederdim kendisine.
Yıllar ilerledikçe fuar cazibesini yitirdi, yerel idareler bu cevheri ellerinde söndürüp tükettiler. Önce sanatçılar bir bir gelmemeye başladı sonra gazino ve birahaneler çekiciliğini yitirdi. Zamanla sektörler yıl içerisinde kendi fuarlarını düzenlemeye başladılar ve İzmir Enternasyonel Fuarı bitti gitti. Son bir kaç senedir canlandırmaya çalışıyorlarsa da belediye de umudu kesmiş olacak ki Gaziemir tarafına yeni bir fuar alanı inşaa etti. Bu erozyondan tabiki bizim lunapark da nasiplendi. Eskiden adım atılamayan Lunaparkda yine çocuklar gülüp oynuyor ama, ama işte... Bu yazıyı yazarken fotoğraf bulablirmiyim diye google'a yazdım. Hala eski sahipleri tarafından işletiliyormuş bizim Lunapark, benim fotoğraf koymama gerek kalmadı. Hepsi burada var: http://www.coskunlunapark.com/galeri.php
Bizim Lunaparkın adı Coşkun Lunapark'mış. Hadi Coşkun Lunapark kurunun yanında yandı, fuarla birlikte eridi, diğer lunaparklara noldu?